RUMELİ FENERİ
PROJESİ 2014
Fener, Istanbul'un en eski tarihi yapilarindan bir tanesidir. Ayni zamanda Istanbul'da bulunan en eski deniz feneridir.Hemen her kaynakta belirtildiğinin aksine fener ilk defa Fransizlar tarafından yapilmamistir.Fransizlar, yuzyillardan beri var olan feneri modernleştirmişler ve eski kulenin yerine yeni bir kule inşa etmişlerdir.1939'lara gelindiğinde Osmanli Imparatorlugu Tersane-i Amire eliyle feneri işletmiş ve nihayet 1855'teki Kirim Savasi sirasinda Ingiliz-Firansiz-Osmanli'dan oluşan müttefik donanmalarinin güvenli seyirlerini saglamak için 1856'da simdiki feneri hizmete sokmuştur.
Fenerin mimarisi
Temelinden itibaren yerden yuksekligi 30 metre,denizden yuksekligi ise 58 metre olan Rumeli feneri onun tam karsi kiyisinda yer alan Anadolu Feneri'ne gore 17 metre kadar alçakta yer alir. Beyaz sekizgen tas kule,uc kademeli olarak yapilmistir. Asagidan yukarıya doğru daralan bir yapisi vardir.105 basamakla cikilan fenerin tas olan duvarlarinin kalinligi en altta 175 santimi bulur.
Efsane 1
Rumeli Feneri silindirik bir temele oturtulmuş olup,sekizgen bir yapi olarak yükselip içinde yatir bulunanda tek fenerdir.Kayalar üzerinde inşa edilen bu fenerin efsaneye dayanan oykusude soyledir:
Fransizlar,feneri simdiki yerine değil de bir başka yere inşa ederler.Fakat fener yikilir ve bir kez daha yaparlar. Bu olayin bir kac kez tekrar etmesi üzerine fenerin yapimi sirasinda Mehmet adindaki bir kişi gece ruyasina bir ermişin girdiğini,incir agaclarinin bulunduğu yerde Sari Saltuk'un mezarinin bulunduğunu,fenerin buraya yapilmasinin daha hayirli olacagini söyler.Bunun üzerine koyun yaslilari,Fransiz mühendise: 'Burada bir yatir vardir.Bu yatir,fenerin içine alinmazsa temel hicbirzaman tutmaz.' Derler. Yerel halkin dini inanclarina saygi gösteren Fransiz mühendis yatiri da içine alan bir proje çizer ve böylece Sari Saltuk,ebedi uykusunu fenerin isigi altinda devam eder.
Efsane 2
Balkan Savasi ve Birinci Dunya Savasi sirasinda Rus gemilerinin bombardimanina maruz kalan fener, bu yatir sayesinde yikilmamistir. Cevresinde ki butun evlerin yikilmasina rağmen Rus topçusu fenere isabet ettirememiştir.
Bir diğer inanisa gore ise; Sari Saltuk'un gece namaz icin kalkıp namaz kildigi ve mezarin yaninda bulunan takunyalarin,havlunun ve ibriğin onun tarafından kullanildigidir.
Rivayete gore, yatirin iyileştirici ozelliginin olduğu,ozellikle fenerin hemen girişinde ki Saltuk Dede isimli cesmeden akan suyun sifali olduğu,astim hastaligina iyi geldiği söylenmektedir.
Osmanlı Mezarlığı
Köyde bulunan Osmanlı mezarlığında 51 adet eski yazılı mezar taşı bulunur. Bu yazılar, Arap harfleri ile Türkçe yazılmıştır. Bazı mezar taşlarında, yatan kişinin Yeniçeri olduğu yazar; köyün yanındaki kalede bir zamanlar Yeniçerilerin bulunduğu bilinir. Bunun dışında mezarlıkta yatanlar arasında Boğaz nazırları, köydeki Giritlilerin atalarından biri olan Giritlizade’nin mezarı, Rus gazileri, deniz tacirleri, boğularak ölen birkaç kişi ve fenerciler bulunur.
Mezarlıktaki en eski mezar taşı, bugünkü takvime göre 1655 yılında vefat eden Fatma Hatun’a ait mezar taşıdır. Bu bilgiler doğrultusunda, Rumeli Feneri çevresinde, askerler dışında Osmanlı yerleşiminin az da olsa ne kadar eski olduğunu görürüz.
Mezarlıktaki en eski fenerci mezarı, Fenerci İsmail Ağa’ya aittir. 1737 senesinde ölen İsmai Ağa ile beraber, 5 denizcinin daha olduğu bilinir.
Eski Osmanlı mezarlığında bulunan, Mustafa Paşa’ya ait olduğu yazan mezar taşı, söylentiye göre Kabakçı Mustafa Paşa’nın mezar taşıdır. Ancak ölüm tarihleri tutmayan bu mezarın, Boğaz’ın dokuz kalesinin komutanı Mustafa Paşa’ya ait olduğu bilinir. Kabakçı Mustafa Paşa, çıkardığı ayaklanmalar sebebiyle askerler tarafından öldürüldüğü için, özenle hazırlanmış bir mezar taşının bulunması pek mümkün değildir.
Tahliye İstasyonu
Karadeniz’in değişken rüzgarları, ters akıntıları, sert dalgaları kazalara sıkça sebebiyet veriyordu. Bunun yanında iki sahilin görünüşünün Boğaz’a çok benzemesi ve havanın genel olarak daha karanlık ve puslu olması sebebiyle birçok gemi karaya düşüyordu. Özellikle geceleri karaya düşen gemiler güçlü dalgalar sonucu zarar görüp parçalanıyor ve kullanılamaz hale geliyordu. Karaya çıkmayı başaranların çoğu ise sarp kayalıklar arasında donarak ölüyorlardı.
Boğaz’ın Karadeniz girişi, deniz kazası riskinin en yüksek olduğu bölgelerdendir. Rumeli Feneri Köyü’nde, efsanelerde anlatılanlar dâhil birçok deniz kazası hikâyesi anlatılır. Bu yüzden, 1868 yılında, İngiliz Amirali Sir Henry F. Woods’un yardımıyla köyde bir kurtarma birimi oluşturulmuştur. Can kurtarma biriminin yürütülebilmesi için, geçen gemiler ton başına vergilendirilmiştir.
İngiliz modelinin Rumeli Feneri’ne uyarlanmasıyla ve Türk mürettebatın eğitilmesiyle, kazalarda belirli bir azalma olmuştur ve deniz trafiği artmıştır.
Ramazanağa Camii
Köyün ortasında bulunan Ramazanağa Camii, köyün en eski camisidir. Yapım yılı ve mimarı bilinmez, ancak 1789’da yazılan bir fermanda adı geçer. Rumeli Feneri’nde o sırada çok sayıda asker bulunduğu için, caminin bu tarihten önce yapıldığı tahmin edilir.
Cami tek minarelidir. Taş yığma duvarlarla örülmüştür. Kare planlı ve kubbesizdir. Ahşap çatısı, Osmanlı kiremitleri ile kaplıdır. Camiyi yaptıran kişinin kim olduğu tespit edilememiştir.
Türbe ve Sarı Saltuk
Anadolu ve Rumeli fetihleri sırasında savaşan, buraların Türkleşmesi sürecinde önemli bir rolü olduğu söylenen, daha yaşarken efsane olmuş bir halk kahramanıdır. Birçok kaynak tarafından Ahmet Yesevi Ocağı, Hacı Bektaş Veli ve Ahmed er Rufai ile ilişkilendirilir. Efsanelerinde, maceraları sırasında Hacı Bektaş Veli’den yardım aldığı yer alır. Türkmen-Bektaşi/Alevi inanç önderidir.
Rumeli Feneri içinde Sarı Saltuk’un yatırının bulunduğu yer, bir türbe gibi döşenmiştir. Türbenin içinde Sarı Saltuk’un namaz kılması için seccadesi, abdest almak için ibriği, kurulanması için havlusu, dua etmek için tesbihi, takunyaları bulunur. Sandukanın üstünde yeşil, işlemeli bir örtü bulunur ve mezar taşının baş kısmı kırıktır. Köylüler, türbenin içindeki bu eşyaların geceleri Sarı Saltuk tarafından kullanıldığına inanırlar
Sarı Saltuk efsaneleri, Hıristiyan alimlerininkiyle karışır. Efsanelere göre Sarı Saltuk, Saint George, Saint Sipiridon ve Saint Naum ile aynı kişidir. Papaz kılığında dolaşır, kilise ve manastırlara gidip vaizler verir, ahaliyi üç tanrı inancının yanlış olduğuna ikna eder ve ahaliyi Müslümanlığa geçirir. Ermişliği Hıristiyanlar tarafından da kabul görür. Çin’den İspanya’ya kadar birçok yeri dolaşmıştır. Maneviyatını değişik yerlere taşıma görevini inanışa göre, rüyasında gördüğü peygamber ona vermiştir. Rumeli Feneri de uğradığı duraklardan biridir.
Sarı Saltuk’un diğer adı Şerif Hızır’dır. Tek başına kaleleri fetheder, korkusuzdur. Bir yiğitte bulunması gereken ok atmak, yüzmek, yazı yazmak ve yiğitçe gezmek özelliklerinin hepsini bulundurur. Uzakta aleyhinde söylenenleri işitir, kılıcını bir kere sallamasıyla uzaktaki düşmanlarını yok edebilir. Ona ok, kılıç, ateş ve büyü tesir etmez.
Cem Sultan’ın Türk sözlü geleneğinden toplatıp hazırlattığı ve 1480 yılında tamamlanan Saltukname’de, Sarı Saltuk’un 12 adet mezarı olduğu yazar. Buna göre Sarı Saltuk, beylerin ve kralların mezarlarını korumak isteyenlere verilmek üzere birer tabut hazırlanmasını vasiyet etmiştir. Sarı Saltuk’un bu yüzden Anadolu ve Balkanlar’da birçok türbesi bulunur, ancak asıl mezarının Romanya’nın kuzeyinde bulunan Dobruca Köyü’nde olduğu bilinir.
Sarı Saltuk, Dobruca Kralına İslamiyet’i kabul etmesi için çağrıda bulunur. Kral, ülkesinde korku saçan ejderha’yı öldürmesi şartıyla İslamiyet’i kabul edeceklerini söyler. Sarı Saltuk, ejderhayı bulmak için yola çıkarken, yanına kendisine yolu gösterecek bir papazı alır. Saltuk, ejderhayı öldürüp dönerken, Papaz yanına ejderhadan kestiği kulak ve dili alır ve kralın karşısına geldiğinde ejderhayı Sarı Saltuk’un değil, kendisinin öldürdüğünü söyler. Bunun üzerine Saltuk, “Ey Dobruca Kralı ejderhayı öldürmek keramettir. Eğer Papazınızın böyle bir kerameti varsa ikimizi ayrı kazanlara koyup, kaynatın. Hangimiz yalan söylüyorsa belasını bulsun” der. Ardından kazanlar kaynar. Bu sırada ilahi bir kudretle Anadolu’dan bu hali gören Hacı Bektaş’ı Veli, “Allah yardımcın olsun” diye niyaz eder. İşte o anda kaynayan su serinlemeye başlar. Kazanlar açıldığında ise Sarı Saltuk’a bir şey olmadığı görülür. Böylece Kral, tabasıyla birlikte İslamiyet’i seçer.
Köydeki balıkçılar, yakın zamana kadar denize açılmadan önce tekneleriyle fenerin etrafında toplanıp, avın bereketli geçmesi için Sarı Saltuk'un dualar okuduktan sonra denize açılmak için Sarı Saltuk'tan izin isterlermiş. Balıkçılar, Sarı Saltuk'un ruhunun kendilerini koruduğuna inanırlarmış.
Sarı Saltuk Türbesi yapılana kadar, burada yatır olduğu söylentileri varmış. 1788’de türbe yapılana kadar, Fransızlar’ın üst üste yaptığı 3 fener, tamamlandığının ertesi sabahı yıkık bulunmuşlar. Köy halkının uyarıları üzerine, türbe yapıldıktan sonra Rumeli Feneri tekrar inşa edilmiş ve bu sefer Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarının bombardımanlarına rağmen ayakta kalmış.
Kutay Yavuz , Onur Bilgen, Meryem Yılmaz , Derya Yapıcıoğlu